Kendimi Liviaya hic sakinmadan acabilirdim, cünkü böyle yaparak onu rahatsiz edecegimden, hatta saskina cevirecegimden korkmam gerekmiyordu. Yine de bu is, duygusuz ve suskun bir duvarla ya da hic tanimadigim ve neler hissedecegine aldirmadigim biriyle konusmaktan cok daha farkliydi. Beni dinleyen kisi Livia olmaliydi. Benim sözlerim onun ruhuna erismeli ve orada beni anlamasini saglamaliydi.
Amcasinin evinde gördügü bir haritadan esinle Akdenizde konusulan tüm dilleri ögrenme tutkusuna kapilan ve sonrasinda usta bir cevirmen olan Simon Leyland, ailesinden kendisine bir yayinevi miras kalan esiyle birlikte edebiyatin önemli sehirlerinden Triesteye yerlesmistir. Esinin ölümünden sonra yönettigi yayinevi, büyüyen iki cocugu, cevirileri ve dostlariyla sürdürdügü sakin yasantisi, gecirdigi saglik krizi sonrasinda alt üst olacaktir. Ayni dönemde hayatini kaybeden amcasinin Londradaki evi de kendisine miras kalinca, iki farkli sehirde adeta iki farkli hayat arasinda bocalayan Leyland icin eski yasantisiyla yenisinin birbirine karistigi cok özel bir dönem baslayacaktir.
Ünlü romani Lizbona Gece Treninden yillar sonra Pascal Mercier bu kez yine bir yanilgiyla hayati degisen bir dil tutkununun pesine takiyor okurunu, Sözlerin Agirliginda.