Majesteleri Kral, iflasin esiginde hayal bir kücük Alman devletinde gecer. Hicbir seyin yolunda gitmedigi Grimmburg Grandüklügünün veliahti Prens Albrecht hastalikli bir insandir ve uzun yasayamayacagindan endise edilmektedir. O nedenle tahtin ikinci varisi Klaus Heinrich dogdugunda bütün Grimmburg sevince bogulur. Ne var ki ikinci varis fiziksel bir kusurla dogmustur. Zamanla, aristokrasinin yalnizligini kendi ruhunda hisseden Klaus Heinrich, kusurlu varolusuna ve dogustan getirdigi asil haklara bakarak siradan insani anlamasinin mümkün olmadigini fark eder. Yayimlanan ikinci romani olan Majesteleri Kralda Thomas Mann, XX. yüzyilin baslarinda Alman cografyasinda bir yerlerde, kendi icine kapanmis, hizla degismekte olan dis dünyaya ayak uyduramayan hayali bir grandüklügü Ortacaga özgü masal diliyle betimliyor. Yerlestigi arka plan acisindan ele alindiginda Wilhelm Almanyasindan izler tasidigi görülen Majesteleri Kral, Thomas Mann okurlarinin 1924 tarihli Büyülü Dagda karsilasacagi düsünsel egilimlerin mikrokozmik habercisi olarak yorumlanabilir.