Eger mektubum eline ulasirsa, o zaman bil ki ölü bir kadin sana hayatini, dünyaya geldigi ilk dakikadan son nefesine kadar senin olan hayatini, bu mektupta anlatiyor.Ilk kez 1922 yilinda yayimlanan bu uzun öyküde, cagdasi Sigmund Freuddan oldukca etkilendigi bilinen Zweigin, askin derin bir psikolojik analizini yaparak mutlak aski sorguladigini görürüz.Birinci Dünya Savasi sonrasi, toplumsal yikim ve travmalarin etkisi altinda yazilan bu eser, ünlü bir yazarin kendisine gelen postalar arasinda imzasiz bir mektubun dikkatini cekmesiyle baslar. Mektubun basligi oldukca merak uyandiricidir.Sana, beni hic tanimamis olan sana.Yaklasik iki düzine sayfadan olusan bu uzunca mektubun ilk cümlesinden itibaren bilinmeyen bir kadinin cektigi büyük acilara, yasadigi hayal kirikliklarina, kederle örülmüs dünyasina, umutsuz bir aska olan sonsuz bagliligina ve intiharla sonuclanan dramatik bir icsel yolculuga taniklik ederiz.Öykü 1948 yilinda Maximillian Oppenheimer yönetmeliginde beyaz perdeye, 1975 yilinda, Antonio Spadavecchia tarafindan operaya uyarlanmis ve büyük ilgi görmüstür.