Karadeniz bölgesi cografi konumu dolayisiyla, yüzyillar boyunca dünya politik gündeminin üst
siralarinda yer almistir. Bu durum tüm modern jeopolitik teorilerce de onaylanmakta olup, söz
konusu teorilerin tamamina göre bölge dünyanin merkezi ya da merkezin kontrolü icin egemenlik
altinda bulundurulmasi gereken bir saha olarak tanimlanmaktadir. 1991 yili sonunda SSCBnin
dagilmasiyla birlikte bölgenin dinamikleri köklü bir degisiklige ugramis olup, iki kutuplu yapinin
empoze ettigi istikrar ortami, tüm dünyada oldugu gibi, bölgede de bozulmus ve özellikle eski SSCB
topraklarinda bir takim catismalar patlak vermistir. 2000li yillarla birlikte bölgenin jeopolitik algisinda
da önemli bir degisiklik meydana gelmis olup, bölge yeni devletlerin de dahil oldugu Genis
Karadeniz tanimi cercevesinde algilanmaya baslanmistir. SSCBnin dagilmasiyla 90li yillarin basinda
catismaya dönüsen, takiben de taraflar arasinda imzalanan ateskes anlasmalarina karsin, henüz
tatmin edici bir barisin saglanamadigi bahsi gecen problemler halen sicakligini korumakta ve bazen
yeni catismalari da tetikleyebilmektedirler. Bu noktada söz konusu problemler bölgesel güvenlige
oldugu kadar, catisan devletlerin yani sira müttefikleri de göz önünde bulunduruldugunda, küresel
güvenlige de önemli bir tehdit teskil etmektedirler. Bu nedenle kitapta, bölgesel ve küresel güvenlige
yönelik önemli bir meydan okuma teskil eden Genis Karadeniz Bölgesindeki catisma noktalari
gecmisten günümüze bütüncül bir bakis acisiyla analiz edilmeye calisilmistir.