"Sirf saygideger babanizin hatirina sizi bu görevde tutuyorum. O olmasa çoktan uçup gitmistiniz buradan!"
Müdür böyle demisti. Yanit verdim:
- Ekselanslari, beni öyle simartiyorsunuz ki, artik uçabilecegime inaniyorum.
Bunun üzerine "Bu beyefendiyi alin buradan, asabimi bozuyor!" dedigini isittim.
Iki gün sonra da kovuldum. Evet; yetiskin bir insan sayildigim günden beri, kentin bas mimari babamin yasadigi tüm hayal kirikligi ve üzüntüye ragmen dokuzuncu kez is degistiriyordum. Degisik devlet dairelerinde çalistim ama bu dokuz görevimin hepsi de bir elmanin iki yarisi gibi birbirlerine benziyorlardi; bir masada oturmak, yazmak, ahmakça ve kabaca uyarilar alip azarlar isitmek ve kapi disari edilecegim günü beklemek. . .